2 Yaş Çocuğun Konuşması İçin Neler Yapılmalı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Çocukların gelişim süreçleri, yalnızca biyolojik bir olgunlaşma süreci değil, aynı zamanda çevreleriyle, aileleriyle ve toplumlarıyla etkileşimleri sonucunda şekillenen dinamik bir olgudur. Özellikle 2 yaş civarında, çocukların konuşma becerilerindeki gelişim, hem dilsel hem de sosyal anlamda önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak burada önemli bir nokta var: Çocuğun konuşma gelişimi, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörlerden nasıl etkileniyor? Bu yazıda, İstanbul’da sokakta, toplu taşımada ya da işyerinde gözlemlediğim sahnelerden örnekler vererek, bu konuyu farklı bakış açılarıyla ele alacağım.
2 Yaş Çocuğunun Konuşması İçin Yapılması Gerekenler
2 yaşındaki bir çocuğun dil gelişimi, temel olarak çevresiyle olan etkileşimine dayanır. Çocuklar, ilk kelimelerini söylemeye başladıkları dönemde, ailelerinin, öğretmenlerinin ve etraflarındaki diğer yetişkinlerin dil kullanımına çok duyarlıdırlar. Onların kelimeleri, cümle yapıları, hatta tonlamaları, çocukların ileriki dil gelişimlerini belirleyen en önemli faktörlerdendir.
Ebeveynlerin ve bakım veren kişilerin çocukla sürekli konuşmaları, ona hikayeler anlatmaları, şarkılar söylemeleri, kelime dağarcığını ve dil becerilerini hızla geliştirmelerine yardımcı olur. Ancak, bu süreç yalnızca konuşmakla değil, aynı zamanda çocuğun karşılaştığı dil çeşitliliği ile de doğrudan ilişkilidir.
Toplumsal Cinsiyetin Etkisi
Toplumda, erkek ve kız çocuklarına yönelik belirli beklentiler ve roller oldukça yaygındır. Örneğin, sıkça karşılaştığımız bir durumdur: Erkek çocuklarına genellikle daha “sert” ve “aktif” olmaları beklenirken, kız çocukları daha “nazik” ve “duygusal” olmaya teşvik edilir. Bu beklentiler, çocukların dil gelişimlerini ve konuşma tarzlarını da etkileyebilir.
Birçok aile, erkek çocuklarının daha az kelime kullanmasını normal kabul ederken, kız çocuklarından daha erken yaşlarda daha fazla konuşmaları bekleyebilir. Örneğin, İstanbul’daki bir kafede, bir arkadaşımın 2 yaşındaki oğlunu gözlemledim. Çocuk, annesinin yüzüne bakarak birkaç kelime söylese de etrafındaki insanlar daha çok babasından “hadi, oğlum, bir şeyler söyle!” diye ısrarcıydı. Oysa, her çocuk farklı hızda gelişir. Çocukların dil gelişiminde toplumsal cinsiyetle ilgili baskılar, onların özgürce iletişim kurma yeteneklerini kısıtlayabilir.
Çeşitliliğin Rolü: Farklı Dil Ortamlarında Yetişen Çocuklar
İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamak, çocukların dil gelişimini farklı kültürel, etnik ve sosyal çevrelerden gelen dil çeşitliliğiyle zenginleştirebilir. Ancak, bu çeşitliliğin dezavantajları da olabilir. Özellikle farklı dillerin ve ağızların bulunduğu bir ortamda, çocuklar bazen çok sayıda dilde kelime duyarlar. Bu da çocukların erken dönemde bazı kelimeleri birbirine karıştırmalarına neden olabilir.
Bir gün İstanbul’da toplu taşımada seyahat ederken, annesinin kucağındaki 2 yaşındaki çocuğun bir kelimeyi hem Türkçe hem de Arapça söylemesi dikkatimi çekti. Anne, çocuğuna önce Türkçe olarak “baba” dedi, sonra “abba” dedi. Bu durum, çocuğun ailesi tarafından yapılan dil çeşitliliğinin doğal bir sonucuydu. Birçok çocuk, çevresindeki farklı diller sayesinde dil becerilerini daha erken geliştirebilir. Ancak burada önemli olan, farklı dillerin birbirine karıştırılması ya da çocuğun dil gelişiminin gecikmesi konusunda doğru bir dengeyi kurmaktır.
Sosyal Adalet ve Dil Gelişimi
Sosyal adalet perspektifinden baktığımızda, çocukların dil gelişiminde eşit fırsatların sunulması çok önemlidir. Türkiye’nin her köyünde ya da İstanbul’un her mahallesinde yaşayan çocukların, aynı dil gelişimi fırsatlarına sahip olması gerekir. Ancak, bazı çocuklar, ailelerinin ekonomik durumları, eğitim seviyeleri ve sosyal çevreleri nedeniyle dil gelişiminde geri kalabilirler.
Özellikle düşük gelirli ailelerin çocukları, genellikle dilsel açıdan daha az zengin bir çevrede büyürler. Bu durum, çocukların sosyal becerilerini ve okulda başarılı olma şanslarını olumsuz etkileyebilir. Örneğin, İstanbul’da bir metroda, seyyar satıcıların çocuklarını gözlemledim. Çocuklar, genellikle daha az kelime kullanıyor ve temel ihtiyaçlarını anlatmakta zorlanıyorlardı. Halbuki, daha fazla sosyal destek ve dilsel uyarım sağlayan bir çevre, bu çocukların dil gelişimini önemli ölçüde artırabilir.
Günlük Hayatta Gözlemler ve Sonuç
Sonuçta, 2 yaşındaki bir çocuğun konuşması için yapılması gerekenler sadece ebeveynlerinin çocuğa ne kadar konuştuğu ile sınırlı değildir. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörler, çocuğun dil gelişimini farklı şekillerde etkiler. İstanbul’da, toplu taşımada, sokakta ve işyerlerinde karşılaştığım çocuklar üzerinden gözlemlerimde, dil gelişimi üzerinde sadece aile içi faktörlerin değil, çevresel ve toplumsal faktörlerin de belirleyici olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Daha adil bir toplum için, tüm çocukların eşit fırsatlar ve dilsel uyaranlarla büyüdüğü bir çevre oluşturmak gerekir. Ailelerin, çocuklarına farklı dillerde ve cinsiyet rollerine dayalı olmayan bir dilsel çevre sunmaları, dil gelişimlerini destekleyecektir.